Çöldeki iz

"iki an" arasındaki sonsuzlukta

zaman saygıyla durduğunda

insanların hepsi belirsiz süreliğine gittiler

 

        uzay kadar geniş bir boşlukta

      yüce yalnızlığın kollarında

    artık tek başınasın


      haydi şimdi kalk ayağa

      ve yıllar önce susturarak

      içindeki çöle terkettiğin

      cılız sesin izinde

      ölülerin düşler gördükleri o yere git


        rüzgarın hesapsızca üzerine doğru estiği

       en eski mezar taşını bul

        ve sor yaşama dair aklında ne varsa


 bugüne dek aldığın en mutlak cevap

sessizliğin ta kendisiydi aslında


Artık ne sağırsın, ne de yabancı.


öyleyse şimdi eğ başını toprağa,

ve testere dişli aslan pençelerinin altında

karanlığın aymasını bekleyen karınca kolonisini selamla,

kulak ver tependeki çam ağacında

sırra dair bir şeyler anlatmakta olan baykuşa

ve çevir yüzünü uçsuz bucaksız fezaya,

eskilerin sahte tanrısı Sirius

nasıl da ihitişamla parlıyor usulca!


         yapılacak elzem işler var

     tüm bunların ötesinde,

      çok önemli eylemler 

     aklın himayesinde


     gündüzler var mesela

       sebepler-sonuçlar zincirinde


Ah susalım,  

söz manâyı bozuyor yine

...

derin bir nefes al

  çoktan geri verdin bile

  borçlu değilsin kimseye

   hüzünlü bakan o gözlere


sana ait olmayan her acı için

bir çentik atılıyor yüreğine,

dram yüklü hikayelerin hepsi

burnundan geliyor birdenbire,

çözülmez efendim çözülemez

rüyalarında bile


bir kör düğümdür bu mesele


tam da gördüğün şekliyle

senin içinde, seninle

"ben" demekten kurtulmanın peşinde


her şey dönüşüyor

yıkılıyor

ve suratına çarpıyor


     külmüş, dumanmış

     kırıkmış, dökükmüş

     zararmış, ziyanmış


     bu enkazın sahibi sensin

     kime ne!








Fotoğraf: Tuğba K. / 2021




Yorumlar

Popüler Yayınlar