4.Boyut: "Dehr"


Zaman!

öylece akıp giderken

ömrümü hesapladım,

çocukluğumun bir öğle vakti kadar çıktı yaşım.

bazen sadece Planck süresince,

bazen de sanki asırlardır varım.


her gün

hep aynı'nın cehennemindesiniz beyefendiler,

otomatik bir örüntüyle çoğalır gibisiniz hanfendiler.

düşündükçe akl-ı selim kalabilmek için

alışıyorum tekrardan ve durmadan

normallerinize ve normlara.


Vakt-i merhun: Rehin alınmış zaman

Zaman!

öncesi "pişmanlık"

sonrası "kaygı" yüklü bir orman

şimdi’ye saldıran bu iki düşman kapısında

nöbetteydim uzun yıllar yakazada,

direnişim kırılıverdi bir gün 

sabaha karşı 4 sularında

ayaklarımı sarkıttım

yaşamın en derin çukuruna

bir kadın çamaşır yıkıyordu

buz kesmiş buruşmuş avuçlarıyla

değiyordu eli göğün en yüksek sınırına

Hak diliyordu dili ısrarla

besbelli kansız bir savaştaydı bu hayatta

hemen yanı başında

Tanrı'ya muhalif bir adam:

"dilinizden anlamak isterim” diyordu

"şafak vaktine yemin olsun” cıvıltısıyla öten kuşlara


Zeitgeist: Zaman'ın ruhu

Benlik kafesinde özgürleşemeden tükenen hayatlar,

vadesi doldukça yenilenen sosyal ve doğal yıkımlar,

belleklerin ortaklaşa kullandığı saati çoktan kırdı bile!

vakitler arasındaki vakitlerde

mevsimler geçip giderken

doğa hiç aldırmadı kederli insan hikayelerine

penceremin önündeki hurma ağacı da öyle,

rüzgarlarla gelir gri bulutlar tepesine

yağmurları içtikçe yeşerir

kar yağınca aç kalan serçeleri doyurmak üzere

meyvelerini verir

kuruyup kalır dalları en nihayetinde.

bir insan ömrünün timsali gibidir ağaçlar

seyrederim yıllar yanılsaması içinde

tabiatın olan biten her şeyi 

esenlikle kabul edişini.


Vakt-i dem

Şimdi efendiler,

sizlere kuytuda kalmış bir takım büyük laflar edeceğim,

bilimden yoksun yaşlı ve iyimser bir köylünün

gönlündeki huzur dolu genişlikle kaplayacağım içinizi,

usavurumun ötesinde bir algıyla

uyurken şahit olduğunuz misallerin

gökyüzü kadar gerçek olduğuna inandıracağım hepinizi,

bilginin, bilince evrildiği

bilincin kendini "hatırlamaya" bıraktığı,

gayba çok yakın bir boyuttan;

misal aleminden bahsedeceğim sizlere.


izafidir ruhumun evi olan düşlerimde zaman,

bini bir gün gibi.


Vakt-i visal: (sevgiliye) kavuşma

Ben efendiler,

yenidoğanın perdesiz gözüyle gördüğü

ne nurdan yaratılmış latif bir cevher, 

ne bir azize,

ne de yeryüzüne kar tanesi indiren bir meleğim


kin ve nefret katılmamış balçıkla şekillendirilmiş,

      görünmeyene talip bir abir-i sebilim.

              dişiliğinde örümcek ağı,

                    insanlığında bulut beşiği taşıyan

                                     küçücük bir zerreyim.


Bana sözünüz geçmez efendiler

anlamam sizin gürültülü çöl vaazlarınızdan

zira ben sözün en yücesini işittim

cebimdedir galaksi rehberim

"işittim ve itaat ettim"

elimden tuttu mavi bir kelebek

çekti çıkardı görünmeyen kuvvetiyle bir başka'ya.


çoktan beridir basittir dileklerim

mesela ellerim, 

ellerim gül koksun isterim

güneşin ilk ışıklarıyla

gözlerim aydınlığı; yüzüm gülü anlatsın.

karanlığı ve yosunları oldum olası hiç sevmedim

.

.

Ey evvel ve ahir olan Rabbim!

tüm bu oluş 

ve bozuluş 

tam olarak neyin uğraşı?


hiçbir “zaman" bilemeyeceğim.




Fotoğraf: Tuğba K. /  Mart 2023


Yorumlar

Popüler Yayınlar